Sosyal medyanın hızla yaygınlaşmasıyla ilgi alanlarımız farklılaştı ve haliyle bilgi edinme yöntemlerimiz değişime uğradığından basılı yayın organları okuyucusunun ilgi alanını belirleyerek muhtevasını o yönde verme çabasına girdi. Halen birçok resmi veya gayri resmi kurum ve kuruluşlar faaliyet alanlarıyla ilgili meslekî dergilerle seslerini duyururken, diğer yandan reklam amaçlı ve ticarî olarak yayımlanan dergileri de raflarda görebiliyoruz.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre yazılı basının üç binler civarında olduğunu görmekteyiz ki, bu kadar yayın olmasına karşın son yıllarda dergi ve gazetelerin kan kaybettiğini medya dünyasından öğreniyoruz.
Takip edebildiğimiz kadarıyla yıllara meydan okuyan bazı kültür, sanat ve edebiyat mecmualarının birbiri ardına kapandığını görmekteyiz. Yayın hayatına yeni adım atan dergileri duydukça da sevincimiz artmaktadır. Öte yandan yayın hayatını sürdüren dergilerin bazısı sosyal medya üzerinden okurlarıyla buluşurken, bir kısmı aldıkları ilanlarla ayakta durmaya gayret göstermektedir. Kültür ve sanat alanında faaliyet göstermedikleri halde bazı holding sahiplerinin itibar gayesiyle çıkardıkları dergilerin sayısı da az değil.
Aylık olarak yayınlanan siyaset ve düşünce dergileri ortalama üç-beş bin baskı yaparken sanat ve edebiyat dergilerinde baskı sayısı bin civarına düşüyor. Bu açıdan bakıldığında okuma alışkanlığı olmayan bir toplum olarak bu alışkanlığı kazandırmak için teşvik edici faaliyetlerin eksikliğini de göz ardı etmememiz gerekmektedir.
Gündelik hayatımızın aynası olan gazetenin yanı sıra bu yazının konusu olan dergilerin derin analiz, fikir-düşünce ve sanatsal faaliyet gibi konularda sunduklarından ötürü okumayı teşvik etmek ve yazmaya özendirmek gibi bir yönleri bulunması gerektiğinin altını kalın çizgilerle belirlerken, yazılı ve görsel çalışmaların ortak zemini olan dergilerimizde düşünce, sanat, tarih ve edebiyat konuları işlenirken, günümüz baskı teknolojisindeki ilerlemeler ve grafik sanatçılarımızın farklı tasarımlarından ötürü bu dergilerin elimizden bırakamayacağımız hale geldiğini de açıkça söylemek gerekiyor.
Bu yazımızla geniş bir dergi araştırması veremeyeceğim. Malumları olduğu gibi bu konuyu işin erbaplarına havale edecek, bir vesileyle bana ulaşmış veya benim edindiğim birkaç güzel dergiden bahsederek sizleri bilgilendirmek isterim.
Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği’nin aylık yayını olan Dil ve Edebiyat, her sayısında dilimizle alakalı bir konuda incelemelerde bulunurken Türk dili konusundaki hassasiyetleri dile getirmektedir. Bizim Külliye Elazığ’dan yayın hayatında varlığını idame ettirirken, Kardeş Kalemler Avrasya Yazarlar Birliği çatısı altında kardeşleri bir araya getirmenin çabasını sürdürerek boşluğu doldurmanın yanında farz-ı kifaye görevini üstlenmiş dergimizdir.
İki aylık periyotlarla uçuşunu sürdüren kardeş değimiz Karabatak, aldığı mesafeyi kendinden önce yayımlanan Merdiven dergisinin bilgi ve birikimine borçludur. A. Ali Ural gibi usta bir yazar-şairin başında olduğu Karabatak, şair ve yazarlarını kendi atölyesinde yetiştirmenin gururunu taşıyarak onları kitap sahibi etmeyi de ihmal etmiyor. Havalanırken mütevazı grafik tasarımıyla albenisi olan birçok dergiyi de geride bırakan Karabatak’ta deneyimli yazar ve şairlerin yanı sıra yazarlığa yeni adım atmış isimlerle adeta bir okul havası esiyor. Ümitsizliği yasaklayan bir inancın mensubiyetini üzerinde taşıyan Karabatak ekibinin mazlumlara mazlum olma hakkını bile çok gören postmodern dünyaya başkaldırışları yazı ve şiirlerinden hissedilmektedir.
Medeniyetlerin aynası kutlu şehirlerimizle başlayıp Dersaadet’in şehirleriyle devam eden elinizdeki Şehir ve Kültür, aylık olarak yayın hayatımızda filizlenip dal ve budak sararak yoluna aksatmadan devam eden dergimizdir. Mehmet Kamil Berse’yi başında bulundurmanın haklı gururunu yaşarken şehirleri kurmak kadar yaşatmanın da fetih olduğu bilinciyle hareket eden dergide medeniyetimizin izlerini taşıyan mekânlar ve onların mimari özelliklerine sahip çıkılmasının önemine her sayıda farklı görüşlerle vurgu yapılmaktadır. Ata yadigârı olan şehirlerimize kültürel gözle bakmanın zevkini yaşatan Şehir ve Kültür’ün yayın hayatımızda farklı bir yer edindiğine sizlerin de benim kadar inandığını duyar gibiyim. Şehirlerimizin emanetlerine sahip çıkılmasının salt belediyelerimize bırakılmayacak kadar mühim bir mesele olduğunun da altını çizerken şehrin sadece insanların yaşadığı mekânlar olmadığını; bitki ve hayvanların da şehirlerden alacaklı olduğu bilinciyle yayın hayatını idame ettiren Şehir ve Kültür dergisinin her sayısında düşünce dünyamızın yıldızlarının yer verilmesi de çok önemlidir.
Geçmiş ve gelecek arasına köprü kurarken günceli de yakalayan yayının özgürce ifade ettiği gerçekleri sanatçı duyarlılığı ile birleştirmesi okuru tutsak etmeye yetiyor. Başlığımızda dedik ya “Dergicilik zor zanaat” mış, yazması kolay geldi… Dergilerin bir kısmı kısa ömürleriyle bir bir kapanırken yeni dergiler de piyasaya girmeye devam etmiş olmasına gençlerimiz çok sevinmektedir ki, haklılar. Zira yazacakları mecraların fazlalığı onların yetişmesinde önem arz etmektedir.
Yorum Yap