Bir zamanlar Müslüman ve gayrimüslimlerin bir arada yaşadığı Ankara’da Yahudi nüfusunu tamamen kaybetmiş olan bir mahalleden söz etmek istiyorum. Sosyal ve fizikî anlamda birçok sorunu olmasına karşın, kendine has fizikî yapısını büyük ölçüde koruyan Yahudi Mahallesi’nin eskilerin hafızasından silindiğini, kimsenin birbirine ‘hermana’ (Yahudi İspanyolcasında ‘kız kardeş’ anlamındadır) diye ünlemiyor.
Ankara’nın Anafartalar Caddesi paralelinde, Şengül Hamamı civarındaki mahallede sinagog olduğunu çocukluğumdan bilirdim. Mahallede varlığını sürdüren sinagogun mütevazı görüntüsü var olmasına var da Ankaralıların böyle bir yerin varlığından habersizliğini söylemek lazım. Tarihi dokusunu koruyan mahalleyi birkaç fotoğrafçı ve meraklı araştırmacılardan başka dolaşan yok. Köhnede olsa hala dokusunu belli eden mahalleyi merkezi konumu ve ucuz konut imkânı ile özellikle düşük gelir grubu için halen tercih sebebidir ki, Afganistan ve Suriyeli göçmenler doldurmuş. Kıvrımlı ve dar sokaklar kimi yerlerde çıkmaz sokak oluveriyor. Mahallede isteyerek kaybolmaya çalıştım. Sokakların kesişim noktalarında, çeşme, cami ve mescit gibi yapılar ve küçük meydancıklar gördüm.
Evlerin birçoğunun bölünerek ve çok sayıda kiracıya kiralandığını söyleyenlere rastladım. Kullanımı devam eden yapıların devlet desteği olmaksızın, bilinçsiz müdahalelerle günümüz şartlarına elverişli hale getirilmeye çalışılmış olması viraneleri ön plana çıkartmış. Bilinçsiz müdahaleler yapıların özgün mimarisi, malzemeleri ve yapım sistemleriyle uyumlu olmadıklarından yapıların zarar görmesine ve ciddi problemlere neden olduğunu da gözlemledik.
2005 yılından bu yana sit alanı olarak ‘yenileme alanı’ içinde yer alan Yahudi (İstiklal) Mahallesi’nin tescillendiğini geçtiğimiz günlerde Ankara Kalesi’nde tertiplenen bir etkinlikte öğrendim. Ankara Kalesi, Hacı Bayram, Hamamönü, Hamamarkası, Kayabaşı gibi alanların tamamında, her ne kadar plan olmasa da, projelerle müdahalelerin hükümet ve yerel yönetimlerin işbirliğinde devam ettiğini duyunca çok sevindim.
Yukarıda ifade etmeye çalıştığım İstiklal (Yahudi) Mahallesi’nin maalesef şu ana kadar herhangi bir projeye konu olmamış ve neredeyse hiç müdahale görmemiş tek alan olduğunu söylediklerinde sevincim kursağımda kalıverdi. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı uhdesinde bulunan projenin bir an evvel hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çizerken mahallenin geleceğinin belirsiz olduğunu ve kendi halinde yapısını sürdürmeye çalışıldığını duyduğumda daha çok üzüldüm. Zira yapıların bozulma, yıkılma ve terk edilme sürecinin hızlandığını gezdiğimde fark ettim.
Tüm problemlerine karşın, sosyal yapısı tamamen değişse de, fiziki yapısının özgünlüğünü hala büyük oranda koruyan mahallenin hassas ve detaylı, çok boyutlu bilimsel bir çalışma ile geleceğe aktarılmasının Ankara’ya katkısı olacağı aşikârdır.
Rahmetli babamın postacılık günlerinde mektuplarını dağıttığı insanlar 1950’lerde Ankara’yı terk sonrasında İkinci Dünya Savaşı sonrası İsrail Devleti’nin kurulmasıyla oraya göç etmişlerdir. O günlerde gayrimüslimlerden alınan Varlık Vergisinin Yahudi Mahallesi’nin kaybolmasına neden olduğunu söyleyenler var. Bugün mahallede Yahudiler yaşamıyor. Hatta mahallenin bu şekilde anıldığı bile bilinmiyor. Mahallede Yahudilerden kalan tek iz, Sinagog demirlerindeki altı köşeli yıldızdır.
Ankaralı bir vatandaş olarak Ankara Büyükşehir ve Altındağ Belediye Başkanlarına “Lütfen bu tarihî mahalleyi restore ederek kültürümüze kazandırın” diyerek yazımı noktalıyorum ve’s-selam.
Yorum Yap